NELER İZLEDİM #39

10:00 merababenseda 7 Comments


Merhaba herkese. Hazır bayram tatilini bulmuşken peş peşe post yapmamak olmazdı. Filmlerim de çok birikti malum, listenin bayağı altında kaldım. Yine iç açan nefis filmlerle burdayım. Hemen başlayalım mı, ne dersiniz?

serseri mayınlar
     Bir Ferzan Özpetek filmi olan 2010 yapımı Mine Vaganti ile açılışı yapalım. İtalya'da makarna üretimi yapan köklü bir aileye konuk oluyoruz. Ailenin oğullarından biri, eşcinsel olduğunu ve bunu herkese açıklayıp hiç de sevmediği makarna işlerinden elini çekmek istediğini abisine anlatır. Bu, kendisini biraz da olsa rahatlatır, ancak tüm ailenin sofrada olduğu sırada tam açıklama yapacakken, birisi yoluna taş koyar! Hem de çok fena valla. Bunun üzerine hastanelik olan babasına daha fazla kıyamaz ama gün geçtikçe içi içini yer. Bu sırada fabrika işleri için güzeller güzeli bir kadınla tanışır. Duygularında dalgalanmalar yaşansa da, bir anda çıkıp gelen erkek arkadaşı yine O'nu düşündürür. Aslında Tommaso'nun yapmak istediği şey çok basitti. Kararını herkese açıklayıp, Roma'da edebiyatla iç içe bir hayat yaşamak. Ama etrafındakiler, abisi, babası ve daha bir çok insan için hayatını erteleyecektir.

SEVDİKLERİM
* Alba rolündeki oyuncunun saçına, yüzüne, oyunculuğuna bayıldım. Valla cesaretim olsa tekrar gidip o kısalıkta kestirirdim saçlarımı :)
* Baba rolü de tam bir babaydı yani. Şahane oyunculuklar var filmde.
* Ve sanırım filme dair en sevdiğim şey; son sahne. Hem düğünün hem cenazenin bir araya geçişi çok başarılı olmuş. Ve bingo! Sezen Aksu'dan harika bir şarkı. Kutlama isimli şarkıyı daha önce hiç duymamıştım. Her gün birkaç doz dinliyorum. En önemlisi de, bu şarkıyı kullanmak istediğim çok önemli bir gün var :) Filmde çalan şarkılar genel olarak güzeldi.

zamanda aşk
     Şu afişi görmeyen yoktur herhalde :) Her yerde karşıma çıktı en sonunda dayanamadım izledim. İyi ki izlemişim dedirtenlerden ama, durun bakın okuyun. Tim'in çocukluğundan başlıyor film. Annesi, babası ve kız kardeşiyle çok da normal olmayan bir ailedir. Bir gün babası, kendisine, ailelerindeki erkeklerin sıradışı bir özelliği olduğunu söyler. Zamanda yolculuk yapabilmektedirler! Bunu öğrendikten sonra hak verirsiniz ki hayatı eskisi gibi olmayacaktır. Güzeller güzeli Mary'e aşık olduktan sonra, bu özelliğini sıkça kullanır. Yaa o değil de, ne kadar güzel bi aşk yaşadılar. İzlerken mutluluklarına ağladım :D Çok ciddiyim, çok hoşuma gitti. Benim sulugözlülüğümü bi kenara bırakalım, filme devam edelim. Bu zamanda yolculuk olayı iyi hoş ama kendi içerisinde bazı kuralları da var. Özellikle Mary'nin hamile kalışı bu kuralları etkilemekte. Yani bazı sahnelerde oldukça şaşırıp 'niye gittin şimdi sen taa o kadar geriye' diye düşünebilirsiniz. Ben filmi sırf aşk üzerine kurulu bir film diye düşünüyordum ama beni ters köşe yaptı. Aile çok daha ön planda. Mutlaka izleyin.

hayatımın şansı
     Intouchables filmiyle gönüllere taht kuran Omar Sy'dan, Fransız yapımı bir komedi/dram filmi. Senegal'den 10 yıl önce Fransa'ya kaçak olarak gelen Samba, hala çalışma izni alamamıştır. Üç kuruş para için, bulduğu her işte çalışmaktadır. Amcasıyla beraber yaşayan Samba'nın başı bir gün belaya girer. E bela belayı çeker, çalışma izni olmadığı için sınırdışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bu sırada göçmenlik bürosunda çalışan Alice ile tanışırlar. Alice, Samba'ya nasıl bir yol izleyeceği konusunda yardımcı olacaktır. Alice de garibim zaten kendi dertleri yetmiyomuş gibi bi de başına Samba çıkar. Psikolojik sorunlarının yanında bir de uyku problemi çeken Alice, karşı konulamaz biçimde Samba'ya ilgi duymaktadır. Yer yer güldüren filmde, dram ögeleri de ağır basmakta. Ben yani özellikle son sahnelerde bayağı hüzünlendim. Herkes sevmeyebilir biraz ağır akıyor film ama kaliteli olduğunu çok net söyleyebilirim.

ince kırmızı hat
     Şimdi size İkinci Dünya Savaşı'nın tam ortasına götürüyorum. 1998 yapımı, içerisinde şahane oyuncuların olduğu tam bir savaş filmi The Thin Red Line. Japonya'ya karşı savaşan Amerikan ordusu, Pasifik Adaları'nda bulunmaktadır. Bu filmde olay, tarih dersi vermek değil onu baştan söylemeliyim. Filmde askerlerin psikolojik dirençlerini izliyoruz. Hiç durmadan, gözlerini dahi kırpmadan savaşırken; arkada bıraktıklarını, kendi aralarında yaşadıklarını, bazılarının korkularına tanık oluyoruz. Filmin süresi 2 saat 50 dakika, kimilerine uzun gelebilir ama film tam bir sanat şöleni. Film izlemeyi gerçekten sevenler kaçırmasın. Sorgulanması gereken, ders alınması gereken bir çok hikaye mevcut. Aynı adlı romandan uyarlama olan film, bir çok kişi tarafından Er Ryan'ı Kurtarmak ile karşılaştırılsa da, kimileri tarafından ona bir cevap olduğu da söylenmekte. Ben Er Ryan'ı henüz izlemedim. Yorumu size bırakıyorum.

     Saygılar.











Sizlere öneri sunmak, tavsiye vermek o kadar hoşuma gidiyor ki, film izlerken hep not alıyorum :) Uğradığınız için teşekkür ederim. Yorumlarınızı bekliyorum. Sadece filmle ilgili olmasına gerek yok, ses de verseniz güzel oluyor :) Başka bir beşlikte görüşmek üzere. Sendromsuz pazartesilere...

7 yorum:

NELER İZLEDİM #38

10:00 merababenseda 0 Comments


İyi bayramlar sevgili okur. Bugün yine çok tatlı filmlerle karşınızdayım. Arka fonda Radio Paradise açık, kafamda yazının kurgusunu oluşturdum, uzatmadan hemen başlamak istiyorum. 9 günlük tatil yapabilen şanslılardansanız, belki izlenecek birkaç film seçersiniz, ne dersiniz? 

     Tabii ki yine baya meşhur bir filmi yıllar sonra izledim ama olsun. 2014 yapımı, aynı adlı romandan uyarlama, heyecan dolu bir filmdi The Maze Runner. Bilmeyen yoktur bence bu filmi ama yine de şöyle bir anlatayım. Thomas, bir gün yukarı doğru hareket eden bir kafesin içinde uyanır. Ama uyandığı yer toplumdan izole gençlerin yaşadığı bir yerdir. Hepsi aynı şekilde oraya bırakılmış ama hiç birisi nedenini bilmemekte. Ve de hepsi sadece ismini hatırlamaktadır. Her ay yeni bir erkek çocuğun katıldığı bu topluluk, kendilerine sıfırdan bir yaşam alanı kurmuş ve iş bölümü yaparak yaşamaya çalışmaktadırlar. Şöyle bir ilginçlik vardır ki; bulundukları yerin etrafında gün doğumunda açılıp akşamları ise kapanan bir labirent bulunmaktadır. Koşucu olarak yetişen çocuklar her gün orada keşfe çıkarak bir kaçış yolu aramaktadırlar. Aralarına yeni katılan Thomas, bu hüküm süren kabullenişe karşı çıkar ve oldukça cesur davranarak koşucu olur. Bakalım bu sefer O, bir kaçış yolu bulup, buraya hapsedilmelerinin nedenini bulabilecek midir?

     Şimdi herkesin çok da ilgisini çekmeyen bir film anlatacağım. 20 Feet From Stardom, 2013 yapımı müzik ağırlıklı bir film. Ama her zaman izlediğimiz gibi ünlü insanlar yok bu sefer müziğin odak noktasında. Tam tersine geri vokallerin hayatlarını anlatan pek keyifli bir seyirlik. Mick Jagger'dan Sting'e, Bruce Springsteen'den Stevie Wonder'a kadar şahane müzik adamlarına geri vokal yapmış billur sesli kadınların bu süreçte yaşadıklarını çok cesurca paylaştığı bir film olmuş. Her biri mükemmel sesleriyle geri vokal olarak keşfedilip, sonrasında bir klişe olarak yola tek başlarına devam ederler. Ancak bazen bazı şeyler istedikleri gibi gitmez. Belki de olmaları gereken yer, sahnenin arka planıdır. Film boyunca harika şarkılar dinleyeceğinize emin olabilirsiniz. Ve o şahane seslere hayran kalacaksınız. Şimdi size Lisa Fisher'ın bir şarkısını bırakıyorum, 3:07 deki çıkışı daha önce hiç bir şarkıcıda görmedim sanırım. Şuradan izleyebilirsiniz . Tabii ki baştan sona da dinlemeyi unutmayın :)

     Yaa şimdi çok ama çok tatlı bir filmle tanıştıracağım sizi. 2014 yapımı İsveç yapımı Force Majeure, ülkemizde Turist ismiyle bizlerle buluştu. Fransız Alplerine tatile giden 4 kişilik çekirdek bir ailenin yaşadıklarına tanık oluyoruz. Oldukça sakin ve güzel ilerler tatilleri. Bir gün teras gibi bir yerde yemek yerken, karşılarından kendilerine doğru gelen bir çığ görürler. Terastaki herkesle birlikte paniğe kapılıp, ne yapacaklarına karar veremezlerken, çığ yaklaşır. İşte tam o sırada ailenin babası, çocuklarını ve eşini arkasında bırakarak bir anlık korkuyla kaçar. Ortalık sakinleştiğinde kocasının kaçtığını fark eden kadın, pek belli etmese de şok olur. Daha sonra tatil boyunca aralarında bitmeyen bir gerilim başlar. Evin reisi; en zor anımızda bizi nasıl bırakıp gider! En sonda da bu çocukların başına gelmeyen kalmadı dedim artık. Ne çektiler bi görseniz :)Mutlaka izlemeniz gereken çok kaliteli ve değişik bir film. Şiddetli tavsiye.

     Adam Sandler'ın gençlik komedilerini sevenleri buraya alabilirim. 1998 yapımı The Wedding Singer, Sandler'ın, başrolü güzeller güzeli Drew Barrymore ile paylaştığı sakin bir romantik komedi. Düğünlerde şarkıcılık yapan Robbie, bir düğünde garsonluk yapan Julie ile tanışır. Birbirlerinden güzel elektrik alırlar ancak arkadaşçadır. Çünkü Robbie yakın zamanda evlenecektir. Ancak düğün günü gelin tarafından terkedilir :( Bu zor zamanlarında kendisine destek olanlardan biri de Julie'dir. Bu süreçte evlenmeye karar veren Julie, büyük bir çıkmazın içine girer. Nişanlısından çok da emin olamaz ve Robie'nin sıcacık kalbinden çok etkilenir. Sonunu tahmin etmek tabii ki çok da zor değil ama keyifli bir pazar filmi olabilir. Robie'nin yıkım zamanlarında söylediği şarkılara ve performansına hayran kalıcaksınız :)

     Benim için yeri her zaman ayrı olacak (kalpler) 2015 yapımı Equals, yazımın son filmi. Gelecekte var olan distopya izliyoruz. Tüm duyguların yasak olduğu, sosyalleşmeden söz edilemeyen, insnaların evinden işine evinden işine gittiği ve her birinin yalnız yaşadığı bir distopya bu. Hatta ve hatta hissizleşmeleri için zorla ilaç almak durumundalar. İlacı almayı gizlice reddeden insanlar, bir grup oluşturup bunu sürekli konuşmaktadırlar. Bu sırada Nia ve Silas, nasıl olduysa birbirlerinin çekimine kapılırlar. Bunca yasağa rağmen aşk gibi oldukça güçlü bir duyguyu hissetmeye başlarlar. Beraber olabilmek ve zorla verilen ilaçları almamak için büyük çaba sarfederler. Destek aldıkları grubun yardımlarıyla kaçmaya karar verirler ancak büyük bir yanlış anlaşılma, çiftimizi bambaşka bir sonuca sürükler. Konu güzeldi aslında, hafif bir Perfect Sense etkisi hissedilebilir, duygular yüzünden. Ancak çok daha başarılı işlenebilirdi sanki. Başroldeki Kristen Stewart, duygusuz bir karakter için seçilebilecek en iyi oyuncuydu sanırım :)

Tekrar iyi bayramlar sevgili okur. Uğrayıp okuyan, yorum bırakan, güvenip önerdiğim filmleri izleyen hepinizi seviyorum. Çok daha güzel filmlerle görüşmek üzere!

0 yorum: