NELER İZLEDİM #6

10:00 merababenseda 0 Comments

     Son Umut, 2014 yapımı, ülkemizi aylardır heyecanla bekleten, gururlandığımız film. Yılbaşından hemen sonra izleme fırsatım oldu. Farketmeden dublajlı versiyona girmişiz. Sevmiyorum ben dublajı. Hem Russell'ın sesini duymak isterdim. Kısmet olmadı. Konuyu muhakkak ordan burdan duymuşsunuzdur çok detaya girmiyim. Avustralya'dan, Çanakkale'de bize karşı savaşan 3 oğlunun cesedini bulmaya gelen bir baba. Ben Yılmaz Erdoğan'ın ve Cem Yılmaz'ın oyunculuğunu kesinlikle çok başarılı buldum. Yani böyle oyuncularımızı görünce gerçekten gururlanıyorum. Belki yan karakterler zayıf olabilir, tek eleştirim. Onun dışında özellikle ülkemizin tanıtımı açısından da başarılı bulduğum bir film. İzlenesi.


     Yine bir çirkinlikten, güzelliğe yolculuk. Zamanında aşık olduğun yakışıklının sana aşık olması. Aşırı klişe bir film. Ama 1995 yapımı olduğunu düşünürsek, o zamanlar tatmin edici bir film olmuş. Sabrina, varlıklı bir ailenin şöförünün kızı. Evin iki oğlundan küçük olanı ve aynı zamanda en uçarı olanına aşık. Ama kızımız çirkin, oğlan pek bakmaz. Derken Sabrina Fransa'ya bir dergide çalışmaya gidiyor. Hem ruhsal hem fiziksel değişikliklerden sonra evine döner. Ama bir farkla, artık güzel bir kadındır. Evin büyük oğlunu Harrison Ford oynuyor bütün karizmasıyla. Gözlüklerine ba yıl dım. Filmin Moonlight şarkısı Oscar ve Altın Küre'ye aday gösterilmiş bu arada. Film ile en çok ses getiren sanırım Greg Kinnear olmuş. Bu rol için  Tom Cruise da düşünülmüş, o da iyi bir oyunculuk çıkarabilirmiş aslında.

     Son birkaç senedir animasyon izlemekten büyük keyif alıyorum. The Croods'a daha önce hiç denk gelmemiştim. Bi bakalım nasılmış dedim. Crood'lar bir mağarada, her şeyden izole, belki biraz da korkak yaşamaktalar. Ama evin kızı Eep artık çok sıkılmıştır. Bir gece mağaradan kaçıp, yakışıklı biriyle tanışır. Derken büyük bir deprem olur, mağaralarından yerlerinden yurtlarından olan Crood'lar yepyeni, rengarenk bir doğaya kavuşur. Görseller çok iyi, karakterler aynı şekilde öyle. Zaten en keyifli kısım karakterler ve onları tanımaktı. Favorilerim kaynana (yerim), evin oğlu (çok güldürdü. arada capslerini açıp bakıyorum). 2013 yapımı bu eğlenceli filmi artık yavrularınızla mı, yeğenlerinizle mi, yoksa hiç büyümeyen arkadaşlarınızla mı izlersiniz bilmiyorum ama kaçırmayın derim.



   Ben bu blogda iyi kötü her şeyi paylaşmak gibi bir amaç edindim kendime. Hani demiştim ya, ben yandım siz yanmayın diye. The Ladies Man, benim karantinaya aldığım filmlerden. Çöp diyebiliriz kısaca. Leon, radyoda program yapar. İsimden de anlayacağınız gibi, kadınlar kendisini arar, aşk hayatlarıyla ilgili akıl danışırlar. Bir nevi Güzin ablanın erkek hali. Ama ağzı çok bozuk. Terbiyesiz bir man. Yapımcısı en sonunda kovar kendisini. İş arar falan filan. Ay çok kötüydü. Sakın izlemeyin!



     Ah Mary Vah Mary filminin en azından adını duymayan yoktur heralde. İngilizce ismiyle sıfır alaka ama başarılı yine de. Güzeller güzeli benim de çok sevdiğim (Adnan Oktar'ın kedicikleri gibi konuştum) Cameron Diaz (maşallah hocam inşallah) ve Ben Stiller başrollerde. Oldukça da eski bir yapım, 1998 yılından. Lisedeyken Ben ve Cameron, mezuniyet balosuna gitmek için sözleşirler. Kızı evinden almaya giden Ben'in başına olmayacak işler gelir. Derken kavuşamazlar. Büyürler. Adam kızı unutamaz ama nerede bulacağını da bilemez. Bir dedektifle anlaşır, Mary'yi buldurur. Ama güzel Mary'nin peşinde daha kimler kimler var. Böyle gayet romantik komedi, tatlı bir film. IMDB'den okuduğuma göre de, Ben Stiller sedyeden düştüğünde aslında gerçekten düşmüş. Sonra filme dahil etmişler. Çok güldürdü. İzleyiniz.


     Bu pazarın 5'liği böyle yine ordan burdan filmlerden oluştu. Aksiyon hariç her türlü filmi, karantinalık da olsa izliyorum efendim gördüğünüz gibi. Her şey siz değerli okuyucularım için. Bu pazarın filmini blogdaki yazılarımdan seçebilirsiniz mesela. Eğer öyleyse, haberim olsun. Keyifli pazarlar.

0 yorum: